30 Aralık 2014 Salı

Mihmandar..

Bir Eyüp Sultan romanı..

"Kostantiniyye elbet fetholunacaktır; onu fetheden emir ne güzel emir, onun ordusu ne güzel ordudur." 
Hadis-i Şerif

Hicretle başlar Mihmandar, iki cihan güneşi Peygamberimiz' in Medine' de Eyüp Sultan' ın büyük dedesinden kalma evde konaklamasıyla devam eder. Fatih Sultan Mehmet' in İstanbul' u feth etmesinden sonra İstanbul da yaşamaya başlar Eyüp Sultan.. 

Okurken her duyguyu yaşayacaksınız buna emin olabilirsiniz..

"Peygamber' in mihmandarı! Bir arzun varsa yapayım. Bir vasiyetin varsa yerine getireyim!"

"Ey Emir! Sakın Allah' ın dinini bozma, müminler arasına fitne girmesine müsaade etme. Askere adalet ile muamele eyle ve düşman karşısında can kaygusu çekme. Bana gelince, senden ve senin ait olduğun şu dünyadan hiçbir şey istemediğimi bil ve herkese böylece ilan et. Şurada can oynatan cengaverlerden son arzum odur ki Azrail (a.s) bize uğradıktan sonra na' şımı Kostantiniyye surlarına yakın götürsünler. O gün savaş hattı nerede oluşursa, bedenimi o noktaya kadar taşısınlar ve orada, savaşan mücahidlerin arasında beni defneylesinler. Ta ki atlarımızın ayakları bedenimi çiğnemiş olsun, Bizans dokunamasın. Ayrıca, eğer yapabiliyorlarsa, cenazemi kendi atımın arkasında bir sedyeye bağlayıp taşısınlar. Tıpkı Kutlu Nebi' yi getiren Kusva'nın Medine'de bizim hanemizi bulduğu gibi o da benim için nereye gideceğini ve nerede duracağını bulacaktır."

Çölde gönüllere düşen ateş tutku oldu, dünyaya yayıldı.
Eyüp Sultan, o ateşin hem mihmandarı hem de kahramanıydı.
O kahraman, Mekke, Medine ve Şam' dan geçti ve İstanbul önlerinde durdu.
İstanbul' un fetih müjdesini nesillerin ve zamanın ruhuna işledi.




Dışarısı soğuk, güzel bir kahve ve kitap bu karlı havada tavsiyemdir..

İnternet alışverişi yapıyorsanız, evden çıkmadan kitabı temin edebileceğiniz linkleri de verdim :)

http://www.idefix.com/kitap/mihmandar-iskender-pala/tanim.asp?sid=SFEI5O75W6CLGV9QSXW7

http://www.hepsiburada.com/liste/mihmandar-bir-eyup-sultan-romani/productDetails.aspx?productId=kkapi07352&categoryId=1501750

http://www.hizlial.com/mihmandar-bir-eyup-sultan-romani-iskender-pala/10342529?adw=1&gclid=CjwKEAiAt4mlBRDXwt_m9ICU4DcSJAAS_X0Wf8NefHJSYkj_SzxlkZ3o3aiiCWqJe7CMGvYxUGJ5ARoCcBbw_wcB

http://www.dr.com.tr/kitap/mihmandar/%C4%B1skender-pala/edebiyat/roman/turkiye-roman/urunno=0000000575513



29 Aralık 2014 Pazartesi

Sherlock Holmes ; Akıl Oyunlarının Gölgesinde

Sherlock Holmes ünlü dedektif.. 

Bugüne kadar hep izleyici olarak takip ediyordum. Özellikle dizisi favorim, 3 sezon, dördüncü sezonda ocak 2015 de yayında, izlemeye değer olduklarını düşünüyorum polisiye severler için. 

Sherlock hayranı olduğum için kitaplarını da okumaya karar verdim.İlk kitap Akıl Oyunlarının Gölgesinde.. Mükemmel bir zeka örneği bana göre üzerine de polisiye eklenince elinizden bırakamayacağınıza eminim.. Kendine özgü karakteri ve yaşadığı birbirinden farklı maceralarıyla toplam 56 hikayeden oluşuyor kitap, insan zekasını zorlayan tuhaf suçlar ve cinayetler dünyasında gezdirirken gerçeğe giden bir yolda yalnız olmadığınızı hissedeceksiniz..

"İnsan beyninde çözülemeyecek kadar zor, tahmin edilemeyecek kadar karmaşık duygular ve arzular vardır. O arzuların karanlık olanlarına gelince; işte onlar oldukça soğuktur ve kişiyi adeta buzdan bir kütleye çevirir. Gözleri kör eden bu ürkütücü ruh halleri, insanın aklının ucundan bile geçiremeyeceği şeyleri yapmasını sağlar. 

Benim işim, karanlıkta kalmış bu insanların yol açtığı kötülükleri sona erdirmek. Suçluları ayrı ayrı çözümleyip, her kılığa bürünebilme yeteneğimle doğru izlerin peşinden gittiğime inanıyorum. Uyguladığım yöntemler ise, en az izini sürdüğüm suçlular kadar farklı. Ve şunu bilmenizi isterim ki, kesinlikle hepsi işe yarıyor.. " 

                                                                                                                   Sherlock Holmes









Size benden bilgi eğer set halinde almak isterseniz şu an hepsiburadada kampanyalı :) benden söylemesi :) 

http://www.hepsiburada.com/liste/sherlock-holmes-set-5-kitap/productDetails.aspx?productId=kmarti064880648&categoryId=1501704

22 Aralık 2014 Pazartesi

Uçak Ev :)

Uçak evde kalmaya ne dersiniz? 

İlginç geldi değil mi? 

Sabah, Hürriyet gazetesi yazarlarından İzzet Çapa' nın yazılarını okurken gördüm bu reklamı, çok hoşuma gittiği için sizinle paylaşmak istedim.

KLM uçaklarından birini Schiphol Havaalanı'nda AirBnB üzerinden kiralanan uçak ev haline getirdi. 

Reklamı izlediğiniz de bizim havayolu şirketlerinin ki de reklam mi diyeceksiniz, buna eminim.

Bana hak verecek misiniz bakalım..

İşte reklam :)

http://www.youtube.com/watch?v=ojdfIaYAMKg


19 Aralık 2014 Cuma

Ne Olursan Ol..

Ne güzel demiş Mevlana.. Kaybolan değerlerimizi geri kazanabilmek umuduyla...

Paranı ver, gönlünü ver, canını ver 
Ama SIRRINI VERME! ... 
Günlerini say, kazancını say, büyüklerini say 
Ama YERİNDE SAYMA! ... 
İşini beğen, aşını beğen, eşini beğen 
Ama KENDİNİ BEĞENME! ... 
Emek ver, kulak ver, bilgi ver 
Ama SAKIN BOŞ VERME! ... 
Fidan büyüt, çocuk eğit, yoksul besle 
Ama KİN BESLEME! ... 
Davet et, hayret et, ülfet et, affet 
Ama İHANET ETME! ... 
Kitap oku, meslek oku, dünyayı oku 
Ama LANET OKUMA! ... 
Sınıfını geç, hayatını seç, rakibini geç 
Ama GÜLÜP GEÇME! ... 
Gönül al, dost al, yoldaş al 
Ama BEDDUA ALMA! ... 
Yaklaş, tanış, konuş, uzaklaş 
Ama UŞAKLAŞMA! ... 
Doğrul, sayrıl, evril, devril 
Ama EĞRİLME! ... 
Hislen, tasalan, seslen, uslan 
Ama PASLANMA! ... 
İtil, ütül, atıl, katıl 
Ama SATILMA! ...




Mevlana Celaleddin Rumi 

18 Aralık 2014 Perşembe

Bonzai

Her geçen gün hayatının daha başındaki bir genci bu madde yüzünden kaybediyoruz.

Afişlerle dolu her yer ne kadar zararlı olduğunu, ölüme götürdüğünü göstermek için.

Uzak durun şu maddeden, hayatınız bu kadar ucuz mu ?

Ailelerinize sizi sevenlere yazık!

Anne babalarınız söylüyordur kesin arkadaşlarına dikkat et, sana güveniyoruz ama bir kere dene derler bunu bir keresi olmaz diye..

İnanın çok doğru sizlere nasihat veriyorlar yine gibi geliyor biliyorum. Öyle olmadığını ancak canınız yandığında anlarsınız, halbuki hiç gerek yok buna, onlar böyle diyorsa vardır bir bildikleri.

Daha sonra anladığınızda geç olmasın.Sıkıntılarınızı, üzüntülerinizi anlık geçirir bu gibi maddeler, sonrasında büyük dertler açar başınıza..

İnşallah kimseyi kaybetmeyiz artık...


1- Bonzai nedir?

Marijuananın etken maddelerinden biri olan 'kannabinoid'in sentetik çeşidi olan bonzai, üç-dört sene içinde yaygınlaşan, son bir senede ise kullanım oranı bakımından adeta bir patlama yaşanan bir madde.
Son dönemde narkotik ekiplerinin yaptıkları operasyonlarla, maalesef zaman zaman basına yansıyan 'ölümleri'yle ismini duymaya alıştığımız bir madde haline gelen bonzai son birkaç yıl içerisinde aşırı bir şekilde yaygınlaştı. Bunda maddenin sentetik, yani doğal olmayan çizgisinden ötürü ucuz olması önemli oldu ve 'esrara benzer bir madde' denilerek uyuşturucu kullanılan ortamlarda gitgide yaygınlaştı. 
Yeşilay Cemiyeti Başkanı Prof. Dr. İhsan Karaman'a göre 'eroinden 100 kat zararlı' olan bonzai, bir defalık kullanımda dahi ölüm riski oluşturabiliyor. Son dönemde de maalesef bunun örneklerini sıklıkla görmeye başladık.
Hakkında birçok soru işareti bulunan bonzai ile ilgili nereden geldiğine, nasıl yaygınlaştığına, bilinen zararlarına ve kurtulmak için neler yapılması gerektiğine dair bilinmeyenleri sizler için derledik.

2- Tek seferde öldürebilecek kadar tehlikeli

Türkiye Yeşilay Cemiyeti Başkanı Prof. Dr. İhsan Karaman: Sentetik uyuşturucu maddesi bonzai, tek seferde dahi öldürebiliyor. Özellikle yoksul semtlerde gitgide yaygınlaşmaya başlayan bonzai, eroinden 100 kat daha tehlikeli!

3- Hayatın her alanında karşımıza çıkabilecek kadar yaygın

Bonzai o kadar yaygınlaştı ki, artık hayatın her alanında. 
Narkotik ekipleri, Fatih'te bir çiğköftecide dürüm içerisinde uyuşturucu satıldığına yönelik aldıkları ihbar sonrasında, çiğköfteciye baskın gerçekleştirdi. Gerçekten de satış yapılıyordu!
Sadece bununla da sınırlı değil, mektup içerisinde gönderilen, internet üzerinden sipariş verilerek adrese teslim alınan bu 'ölümcül' madde artık hayatın her alanında.

4- Sağlık açısından riskleri nelerdir?

Bundan 3-4 yıl önce ülkemizde olmayan bir uyuşturucu madde olan bonzai, inanılmaz bir hızda yayılmıştır. Bonzai sentetik, yani doğal olmayan -labaratuvar ortamında üretilmiş- bir madde olmasından dolayı son derece ciddi riskleri de beraberinde getirir. 
Kullanıldığı zaman, tek seferde dahi öldürme tehlikesi vardır. Ciddi bir şekilde terlemeyle birlikte bazı uyuşturucu maddelerde görülen 'bad trip', yani ölüm tribi insanları gerçektekten de ölüme götürebilir. 
Bir anda gelişen korku, öldüğünü düşünme, halisünasyonlar görme söz konusu olabilir; bu esnada kalp krizi görülme riski oldukça yüksektir. Ve bu kriz maddeyi kullanan kişileri ölüme götürebilmektedir.
Bonzai'nin zararları genel olarak şu şekilde sıralanabilir,
1- Kan basıncında hızlı artış ve nabız yükselmesi
2- Şiddetli ağız kuruluğu
3- Göz kızarıklığı
4- Halüsülasyon hayal görme
5- Açlık hissi
6- Ortam seçememe, nerede olduğunu hatırlayamama
7- Geçici körlük
8- Geçici felç durumu


5- Türkiye'de bonzai

Bonzai, Türkiye'de ciddi oranda yaygınlaştıktan sonra kamuoyunda bonzai ile ilgili birçok haber çıkmaya başladı, birçok ünlü isimden konuyla ilgili yorumlar geldi. Bu yorumlardan en ilginç olanlarından biri de, Burhan Kuzu'ya aitti. "Bonzai sentetik bir uyuşturucu.Bu çıktı çıkalı,esrar kullanımı da pek kalmadı.Millet düşmanı bir güç Anadolu topraklarında bunu yayıyor!"
Gerçekten de bonzai çıktı çıkalı esrara rağbet kalmadı, hatta bonzai esrara adeta fark attı. Ancak bunun yarattığı ciddi problemler de yakın zamanda haberlerde bir bir ortaya çıktı.. Bonzai ölümleri durdurulamıyordu!

6- Bonzai neden yaygınlaştı?

Bunun en büyük sebebi, fiyatının gitgide düşmesi, herkesin çok rahatlıkla alabileceği kadar ucuz, ve her yanda olmasıydı. Bonzai fiyatları, 20 liraya, 5 liraya, hatta 2 liraya kadar düştü! 
Bonzai kullanan ve bunun zararlarının farkında olmayı bırakın, yaşattıkları ile ilgili adeta şov yapan gençlerin sosyal medyada 2013 yılında yaptığı bir paylaşım, etkileri açısından fikir verici olabilir.

7- Bonzai ile diğer uyuşturucu maddelerin farkı nedir?

"Bonzai kokainden daha çok ağır bir maddedir, bu zamana kadar bonzai'nin içindeki maddelerin sadece ve sadece 1/4'ü tespit edilebilmiş olmakla beraber binlerce daha bilinmeyen maddelerin olduğu söyleniyor. Jwh-018 ve Hu-210 adında maddelerin yapılan araştırmalar ve deneylerde bütün gerçekliği ile ortaya çıkıyor. Kalp atışlarında şiddetli hızlanma, kalp krizi hissi, paranoya, aşırı terleme ve endişe/kaygı düzeyinde ciddi artışa neden olduğu saptandı. Maddelerden ilki esrarla aynı etkiyi gösteriyor, ikincisi ise etkiyi 150-200 kat arttırıyor. Kesinlikle esrar ile aynı değil, 100'lerce kat daha tehlikeli. Bonzai kimyasaldır, sadece esrarın etkilerine biraz benzeyen yapay bir uyuşturucudur. Etkisi ilk başlarken 30-40 saniye esrarın etkilerine yakın bir etki yapar; sonrası zehirlenme, kalp atışı hızlanması, uyuşma ve felç riskini ortaya çıkarır."


8- Birçok ülkede yasak!

İşte bonzai kullanımına yasak getiren bazı ülkeler:
Avusturya: 18 aralık 2008’de uyuşturucu maddeler yasasının 78. paragrafı ile riskli maddeler (kullanımının kontrol altında tutulması gereken maddeler) kapsamına alındı. Yetkililer yasaklanması gerekip gerekmediğini hala tartışıyor.
Estonya: Narkotik maddeler sınıfına alındı. İthali, ihracı ve bulundurulması yasak.
Almanya: İçeriğindeki kimyasalların bir kısmı kimyasal isimleri belirtilerek 22 ocak 2009’da yasaklandı. İthali, ihracı, bulundurulması ve satılması yasak.
Finlandiya: Bu maddeler ‘ilaç’ sınıfına konularak, “sadece özel reçete ile satışı serbesttir” dendi. Reçete de kolay alınamıyor. Tamamen yasa dışı madde sınıfına alınması hala görüşülüyor.
Fransa: 24 Şubat 2009’da içeriğindeki maddeler ve bu maddeleri almak, satmak, ihraç ve ithal etmek, bulundurmak yasaklandı.
Polonya: Mayıs 2009’da yasa dışı maddeler kapsamına alındı.
Rusya: 9 Nisan 2009’da yasaklandı.
İsveç: 15 Eylül 2009’da yasaklandı.
İsviçre: Temmuz 2009’da yasaklandı.
İngiltere: Önce‘b’ sınıfı narkotik maddeler sınıfına alındı. aralık 2009’daysa tamamen yasaklandı.
KKTC: 29 Mart 2010’da yasaklandı.
Kıbrıs Rum Kesimi: 15 Şubat 2010’da yasakladı.

9- Bonzai kullananlar o anları anlatıyor: Sakın denemeyin!

Bonzai kullanmış bir gencin o anları anlattığı yazısı:
"Önce denge kaybı, sonra yavaşça bilinç yitimi ve geçici körlük olur. Sonra zaman ve mekan kaybı yaşarsınız, nerde olduğunuzu ne yaptığınızı unutursunuz normalde gayet net bildiğinizi bir şeyi hatırlamaya çalışırsınız ama hatırlamanız imkansızdır. Cümle bile kuramazsınız. Nefes almaya çalışırsınız sadece. Ölüme bu kadar yakın olamazsınız. kalbiniz aşırı çarpar. Bilincinizi yitirirsiniz bir başkasına çok rahat zarar verebilirsiniz çünkü kendinizi rüyada sanarsınız ya da kendinize çok ciddi zarar verebilir 9.kattan aşağı atlayabilirsiniz. Siz esrara benzediği için esrar kafasını yaşamayı beklerken 2 dünya arasında sıkışır kalırsınız. bir an önce geçsin diye dua etmeye çalışırsınız. Sürekli ölüyormuşsunuz hissi olur ve bu çok ciddi bir his. Bunu tüm bilincinizle yaşarsınız. Hiç bir yerinizi haraket ettiremezsiniz. Bırak haraket etmeyi elinizi cebinize götürüp telefonu çıkarıp 112'yi bile arayamazsınız yardım çağırmak için. Eğer bu yazıyı okuyanlar arasında bunu denemeyi düşünenler varsa gidin kendinizi otobüsün altına atın daha iyi. Şaka yapmıyorum düpe düz intihar bu madde. ötesi yok. Bonzai koması'na girmek istemiyorsanız denemeyin. uyuşturucu komasının dönüşü yok. Az çok demeyin sakın kimse denemesin kimyasal bu ! Bu yazıyı okuduktan sonra 1 kişinin bile kararı değişirse ne mutlu bana."

10- Bonzai nasıl bırakılır?

Uzman Doktor Orhan Çelik'e göre, bonzai bırakması zor bir madde sayılmaz; ancak bunun için bırakmayı gerçekten istemeli, alışkanlıklarınızı, gerekirse çevrenizi dahi değiştirmelisiniz. İşte Çelik'in bonzai bağımlılığından kurtulmak isteyenler için önerileri...

"Kişinin “ben iyileşmek istiyorum” demesi  ve bunda da kesin kararlı olması gerekir. Madde kullanmamak öldürmez adamı, kullanmak öldürür. Tek gerçek var ki hiçbir şey anlamadan bağımlı olunmasıdır.
İlk önce kişinin  bırakmayı istemesi, bağımlılıkla ilgilenen bir psikiyatra gitmesi, gerekirse hastanede yatması, bu tür ortamlardan uzaklaşması ve kullanan arkadaşlarını uyarıp maddeyi bıraktığını söylemesi, telefon kartını değiştirmesi, ortam değişikliği yapması, kendini kandırmadan zararlarını  iyi analiz edip her aklına geldiğinde kötü sonuçlarını ve ailesini düşünerek  bir adım geri atması gerekir ama yetmez.
Tedavinin ikinci aşaması, vücudun maddeden temizlendiği detoksifikasyon dönemidir. Vücuttan arındırma   evresinde maddenin   birden bırakma zamanında  meydana gelen yoksunluk belirtilerine göre psikiyatr kontrolü ve tedavi ile bu belirtileri ortadan kaldırmak esastır.
Son aşamada ise kişinin terapi ile maddeyi neden kullandığını, maddeye nasıl bir ihtiyacının olduğunu, neden diğer insanlar gibi madde almadan yaşayamadığını kişinin anlamasıdır. Bu da psikoterapi ile olmaktadır.
Madde ile yaşamak bir yaşam tarzı belki de hayatı yaşamama tarzıdır. Bunun anlaşılması kalıcı çözüm getirecektir.
Gerçekten bırakmak istiyorsanız uyuşturucu  tedavisi yapılan sağlık kuruluşlarına en kısa  zamanda müracaat  ediniz."



Kaynakça
http://onedio.com/haber/10-maddede-bonzai-neden-yayginlasti-zararlari-nelerdir-nasil-kurtulunur--335299

17 Aralık 2014 Çarşamba

Bir zamanlar İstanbul..

Bugün gazetede gördüğüm bir haber dikkatimi çekti. Sizinle paylaşmak istedim.

Haber, Küçükçekmece Gölü'nün Avcılar kıyısında yapılan kazı çalışmalarında ortaya çıkan Bathonea Antik Kenti kazıları ile ilgiliydi.

2007' de yüzeysel araştırmalarla başlayıp 2009' da kazı çalışmalarıyla devam etmiş.

Kazı ile ilgili bütün bilgileri gazetede yapılan röportajdan öğrenebilirsiniz. Kocaeli Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü’ nden Kazı Başkanı Doç. Dr. Şengül Aydıngün ile yapılan röportaj merak edilenleri aydınlatıyor.

İşte bin yıl önceki İstanbullunun ortalama boyu ve yaşı






Kazının başlangıç hikâyesi nedir? 
Küçükçekmece Gölü’nün yukarısında Yarımburgaz Mağarası var. Oradaki yaşam izleri M.Ö. 8000’lere kadar gidiyor. Geçmiş yıllarda İstanbul’un Anadolu yakasında Fikirtepe, Pendik gibi yerlerde günümüzden 8000 yıl öncesine ait Neolitik dönem dediğimiz izler bulunmuştu. Avrupa tarafında ise Yarımburgaz ve Yenikapı kazılarıyla daha da eski Neolitik döneme ait bulgulara rastlandı. Neolitik dönemde insanlar tarım yapmaya başlamışlardı. İstanbul’un tam ortasında M.Ö. 6500’lü yıllara ait izler vardı ancak ondan sonra neler olduğuna dair bilgi yoktu. Yani eski Tunç döneminde insanlar var mıydı ya da M.Ö. 2000’li yıllarda Anadolu çok canlı bir uluslararası ticareti Asurlularla yaşarken İstanbul unutulmuş muydu? Anadolu’nun merkezindeki Hititler, çağdaşları Yunanistan’daki Mikenler İstanbul’a ulaşmışlar mıydı? İstanbul’un bu dönemleri çok karanlık.

Bu denli bilgisiz olunmasının sebebi nedir? 
Göl kıyısındaki arazi çok verimli tarıma uygun. Bunun yanında tatlı su kaynakları ve av imkânı var. Son 10-15 bin yıldır buradaki doğanın çok iyi olduğunu tahmin edebiliyoruz. Yeterince araştırılmadığını anlıyoruz
Hangi yıl başladınız kazıya?
2007’de İstanbul’un batı kısmındaki çoğu ilçenin yüzey araştırma iznini aldık. Kırklareli sınırına kadar gittik. Fakat en şaşırtıcı bulgular Küçükçekmece Gölü’nün çevresinden geldi. O sene çok kurak bir seneydi. Dereler çekilmiş, su seviyeleri düşmüş, halkımız kendi tarlasını sulayabilmek için kuyular açmıştı. Bu sayede çok bilgi sahibi olduk.
Bulgularınız nelerdi? 
Metalden önce kullanılan birtakım taş aletleri bulduk. Bu aletlerin benzerleri Kuzey Mezopotamya’da vardı ve ilk tarımsal faaliyetler gerçekleştirilmişti. Bu çakmak taşı aletlerin varlığı tarımın güneyden kuzeybatıya doğru bir rota izleyerek Avrupa’ya geldiğinin kanıtları olabilir. Devamını kazılarda bulabilirsek daha kesin konuşabiliriz. Ayrıca Firüzköy Yarımadası’nın ucunda, su kenarlarında, 1.5 metre genişliğinde çok büyük duvarlara rastlandı. Uzmanlar bu duvarların M.Ö. 3., 4. yüzyıl yapı tekniğiyle yapıldığını söylüyor.
Çok büyük bir altyapı çalışması... 
Bu kadar büyük bir altyapı bize bir de üstyapının olduğunu düşündürttü. Hatta Firüzköy’ün en ucundaki iki tarafı duvarla kaplı bir uzantının sonradan yapılmış, büyük bir liman olduğunu varsayıyoruz.
Neden? 
O ucun devamında, suyun içinde kesme taşlar ve iki ayrı evreye ait kare plan veren bir yapı bulundu. Halkın bize anlattığı, cuma günleri su yüzünde görünen minare hikâyesi vardı. Minare değilse bile bunun bir deniz feneri olması mümkündü ve biz o feneri bulduk. Antik çağda fenerler büyük limanlarda olan yapılardı.
Küçükçekmece göl değilmiş yani. 
Antik çağlarda derin bir körfez hatta her türlü fırtınaya kapalı güvenli bir koy olduğu biliniyor. Su altı çalışmalarımızla 5 tane çok büyük metal parçasının sinyalini aldık. Bunların büyük ihtimalle Roma dönemine tarihlenebilecek gemi çapaları olduklarını düşünüyoruz.
Başka kalıntılar buldunuz mu? 
Buradaki buluntular M.Ö. 4. yüzyıldan başlıyor. Yenikapı’da çıkan buluntulardan 1000 yıl daha eski gemilere ulaşabiliriz.
Bölgede başka limanlar var mı? 
2009’da küçük bir liman daha bulduk. Limana yakın bir yerde yuvarlak bir taşın kenarını fark ettik. Taşın üzerindeki kenet sisteminin Helenistik çağa ait olduğunu gördük.
Başka yapılar var mı? 
Farklı dönemlere ait pek çok yol kazdık. Bu yollar ortada bir meydanda kesişiyor. Balık pazarı olduğunu düşündüğümüz meydanın tamamı düzgün mermer taşlarla döşenmiş. O dönem için önemli yatırımlar. Meydanın çevresinde çok fazla devasa kesme taşlar var. Henüz onlara dokunamadık.
Şehir planlaması nasıl?
İki kazı alanımız var. Alanlarımızın her iki bölgesinde de yer altında çok düzenli yapılmış su kanalları bulduk. Yerden 15 metre aşağıda bir su toplama havzası bulundu ve su hâlâ akıyor. 2010’un sonunda da 100 metre uzunluğu, 7 metre derinliği olan açık bir sarnıç bulduk. M.S. 4-5. yüzyıllarda yapılmış. Yeraltı sularıyla bu sarnıcı doldurdukları anlaşılıyor. Sarnıç 7 bin metreküp kapasiteli. Bölgede büyük bir nüfusun varlığına işaret ediyor.
Büyük yapı kalıntıları var mı?
Düzgün mimarili bir saray kompleksi ya da dini bir yapı olduğunu düşündüğümüz yapılar var. Emperyal bir şey kazdığımızı sanıyoruz. Kullanılan bütün tuğlaların çoğunun üzerinde Roma’nın büyük imparatoru Büyük Konstantin ve onun iki oğlunun adlarının yazılı olduğu damgalar var. Tarihleme ve sarayın gösterdiği planlamayı da baz alırsak çok büyük bir yapı.
Daha eski kalıntılar da var mı? 
Birinci bölgeyi kazarken sahile yakın fakat sahilden tam 9 metre yukarıda bir deniz tabanının olduğunu tespit ettik. Toprak kısmında denizde oluşan gelgitlerle farklı katmanlar oluşmuş. Orası deniz kabuklarıyla doluydu. Onları topladık, kazıya devam ettik ve akabinde başka bir çağla karşılaştık.
Helenistik çağdan daha da mı eski?
M.Ö. 1700-1500’lere denk gelen, erken Hitit çağına ait seramikler bulduk. Bir tanrı ve tanrıçanın figürleri vardı ve demirden yapılmıştı. Demir o dönemde çok zor elde edilen bir malzemeydi. Dolayısıyla altından beş-altı kat daha değerliydi.
Bu Hititler’in buraya geldiğini gösterir mi?
Onu bilemeyiz. Kendileri mi geldi, tüccarın biri mi getirdi, bilmiyoruz. Ancak arada bir iletişimin olduğu ortada.
11. yüzyıldaki 8’lik deprem de Avcılar’ı vurmuş
İnsan iskeletlerine rastladınız mı? 
Bir duvarın altında birbirine sarılmış 3 kişinin iskeletini bulduk. O kemiklerin arasından da 7 yıl hükümranlık sürmüş bir Bizans imparatorunun adına basılmış bir (sikke) para çıktı. M.S. 1034-1041 tarihleri arasında olduğunu saptadık.
Önemli bir tarih mi? 
İstanbul’da o tarihlerde 8 büyüklüğünde bir deprem yaşandığı biliniyor fakat buna dair resmi bir kanıt yoktu. Bu iskeletler ilk resmi kanıtımız oldu.
Başka iskeletler de buldunuz mu? 
O depremden sonra o bölgeyi mezarlık haline getirmişler. 70’ten fazla bireyin iskeletini bulduk. 3 ölünün aynı mezara gömüldüğü, anne ile bebeğin yan yana olduğu, tek kafataslarına rastladığımız bir mezarlıktı.
İskeletlerle ilgili bir genellemeniz var mı? 
Adli Tıp Uzmanı Dr. Ömer Turan Hoca’mızın bu konuyla ilgili çalışmaları var. Mesela; insanlar çok genç yaşta ölmüşler. Yaş ortalaması 20-35 arasında. 40’ını geçen çok az. Erkeklerin boy ortalaması 1 metre 65 santimetre, kadınların ise 1 metre 50 santimetre ile 1 metre 55 santimetre arasında.
O kadar genç ölmelerinin sebebi nedir? 
Savaş olduğunu düşünmüyoruz. Çünkü mezar düzenlemeleri çok muntazam. Demek ki bu işe vakit ayırmışlar. Kronik ya da salgın hastalıklar ve yetersiz beslenmeden kaynaklanabilir.
‘Bir şifa merkezi ya da kaplıca olabilir’
Kazılarda 440 toprak şişe bulunmuş... 
1 metrekarelik bir alanda, üzerinde yanık izleri olan, içi kum dolu, tahta bir kutuda saklandığı anlaşılan unguanteriumlar (merhem ya da parfüm şişesi), topraktan yapılma şişeler bulduk. Sevkıyata hazır görünüyorlardı.
Şişelerin içinde ne vardı? 
Şişelerdeki katranlanmış maddelerin içerisinde 3 tane önemli kimyasal madde çıktı. Maddelerden birinin ilacın bozulmasını önleyen, diğerlerinin ise ağrı kesici, uyuşturucu ve uyutucu özelliği taşıdığı saptandı.
Üretim merkezi olabilir mi? 
Bir ilaç üretim ya da depolama merkeziyle karşı karşıya olabiliriz. Ecza deposu gibi bir şey olduğu düşünülüyor. Hatta belki de antik kent bir şifa merkezi ya da kaplıcaydı. Hepsi varsayım.
Genç yaşta omurgaları büyük hasar görmüş
“İskeletlerin omurgaları çok hasar görmüş. Genç yaşlarına rağmen kireçlenme ve romatizma gibi rahatsızlıklar görüldü. Dişler ise çok sert cisimlerle karşı karşıya kalmış. İyi pişmemiş ve ayıklanmamış, içinde taşlar olan besinlerle beslenmişler. İskeletlerden bazı hastalıkları tespit etmek de mümkün. Mesela kafatası 7 cm kadar kalınlaşmış bir iskelet bulduk. Bir kadının kaç kere doğum yaptığını da tespit edebiliyoruz. Bir de 30 yaşın üzerindeki bir erkeğin kafatasındaki bir kesi izi dikkatimizi çekti. Günümüzdeki beyin ameliyatlarındaki gibi çok nizamlı kesiyle açılmış. O dönemde bu şekilde operasyon yapmaları, tıbbi müdahalelerde bir çeşit anestezinin kullanıldığını düşündürüyor. Kemiklerde yapılacak biyolojik çalışmalarla hangi maddenin kullanıldığını öğrenebileceğiz. Kafatasındaki operasyon yapılan bölgede iyileşme izleri çok belirgin.”
Turizm cenneti olacak
“Bu kazı alanı çok cüzi bir düzenlemeyle ilgi çekebilecek bir alan. İstanbul’a gelecek turistler burayı gezmek istedikleri takdirde şehirde 1 gün daha fazladan kalacak. Bu bölgenin, içinde arkeoloji müzesi de olan bir kent parkı olması gibi projelerimiz var. Böyle bir çekim merkezi olursa iç turizmi de artırmış oluruz. Yeşilkent’i butik otellerin, birkaç tane 5 yıldızlı otelin, alışveriş ve eğlence merkezlerinin olduğu bir yer gibi düşünün... Bu bizim yarattığımız katma değerin çekimiyle 3-4 sene içinde gerçekleştirilebilecek bir proje. Ancak bunun için Kadir Topbaş’tan destek bekliyoruz.”
-İki tarafı duvarla kaplı bu uzantının sonradan yapılmış, büyük bir liman olduğu düşünülüyor. Suyun içinde kesme taşlar da bulundu.
-Yerden 15 metre aşağıda bir su toplama havzasına giden dar kanallarda kazı ekibi keşif yapıyor.
-Büyük bir yapıya ait olduğu düşünülen kalıntılardan çıkan her tuğlanın üzerinde Büyük Konstantin ve onun iki oğlunun adlarının yazılı olduğu damgalar var.




Kaynakça:
http://www.haberturk.com/yasam/haber/1020021-iste-bin-yil-onceki-istanbullunun-ortalama-boyu-ve-yasi

14 Aralık 2014 Pazar

Instagramshare.com :)

Reklam günümüze geldik :) bugün geç kaldım ama kusuruma bakmayın..

Geçenlerde nette gezinirken bir siteye denk geldim. Bugün o siteye paylaşmak istiyorum.

Sitemiz ; http://instagramshare.com/

Adından da anlaşılacağı gibi instagram tarzında fakat farkları var tabi ki :)

Mesela aramaların görünmesini istemiyorsanız tam size göre bir site :)

İstediğiniz kişiyi arayın, paylaşımlarına bakın ve çıkın :)

Ben çok beğendim umarım sizde beğenirsiniz :)


12 Aralık 2014 Cuma

Yağmur : Kıyamet Çiçeği

Bu filmin gösterime girmesini uzun zamandır bekliyorum. 

Karadenizli olarak Çernobil' in etkilerini ne yazık ki çok yakından yaşıyoruz.. Bahsetmek istemiyorum ama Karadenizli olmak bazen çok zordur..

Kazım Koyuncu.. 

Hey gidi Karadeniz..derdi bir zamanlar, sesiyle karadenizli olsun olmasın herkesi etkisi altına alıyor. Onun hayatının anlatıldığı filme en yakın zamanda gideceğim inşallah..

Konusu;

Yakın zaman tarihimizin en büyük felaketlerinden biri olarak gösterilen Çernobil faciasından sonra eşini kanserden kaybeden Elena, oğlunun da aynı hastalıktan müzdarip olduğunu öğrenince çareyi tedavi için Türkiye’ye gelmekte bulur. Elena Trabzon’da tedavi süreciyle uğraşırken, bir gün  Trabzonspor’da oynama hayaliyle yanıp tutuşan futbolcu Şenol ile tanışır. Şenol sonuna düşünmeden  ilk görüşte kadına aşık olur... Öte yandan 1995-1996 futbol liginde şampiyonluğa doğru giden Trabzonspor son, maçta şampiyonluğu kaybedince, amigo Ahmet’in de dünyası başına yıkılır... Bir diğer yanda ise sesi ve kişiliği ile milyonlarca insanın gönlünde taht kuran Kazım Koyuncu vardır. Bir Çernobil mağduru olarak kanserden yaşamını kaybeden Koyuncu yöre halkının sesi gibidir… Filminin oyuncu kadrosunda Engin Hepileri, Altan Erkekli, Devrim Saltoğlu, Sevtap Özaltun, Erkan Kolçak Köstendil, Sait Genay, SettarTanrıöğen, Hüseyin Avni Danyal, Elena Viunova, Rıza Sönmez ve Serap Aksoy gibi isimler yer alıyor.







Kaynakça

http://www.beyazperde.com/filmler/film-230739/



10 Aralık 2014 Çarşamba

Mercimek Çorbası

İki gündür yazamıyorum soğuk algınlığı nedeniyle, dinlendim biraz..

Havalar soğudu hastalıklar arttı kendinize dikkat edin..

Bu havalarda ve soğuk algınlığına en iyi gelen şey mercimek çorbası.

Bugün size tarifini vermek istiyorum..

Mercimek Çorbası;

1 su bardağı kırmızı mercimek 
1 litre su 
1 çorba kaşığı sıvı yağ
1 soğan
1 çorba kaşığı domates salçası
1 çorba kaşığı biber salçası
tuz, karabiber, kuru nane

Bir tencerede soğanı ve yağı orta ateşte kavurun. Soğan pembeleştiğinde  ayıklayıp, yıkadığınız mercimeği kavurun. Salçayı ve suyu ekleyin. Suyu azalmışsa sıcak su ilave edin. Tuzunu karabiberini ekleyin. Çorba piştikten sonra naneyi ekleyip bir taşım daha kaynatın, çorbanız servise hazır.

Afiyet olsun :) 




7 Aralık 2014 Pazar

İğne Oyası :)

Reklam günü :)

Yapması zor ama zevkli, öğrenme sürecinde kollarınız ağrıyabilir :)

Ben annemden öğrendim ama bizim ailede bu işin ustası teyzem :)

Çeyizime katkısı o kadar çok ki.. Buradan ona teşekkür ediyorum, emeklerine sağlık..

Usta teyzem ama bana ve yengeme iğne oyası yapmayı öğreten annem :) Sabırla bize öğrettiği için teşekkür ederim annem benim...

İlk başlarda çok zorlanmıştım ama sonradan alıştım. Şimdilik çok basit bir model biliyorum ama zamanla geliştirmeyi düşünüyorum.

Stres atıyorum yaparken size de tavsiye ederim :)

Bu arada teyzem yıllardır iğne oyası bilgisini ticarete döktü, şimdilerde annemde teyzemin yolundan gidiyor. Aile bütçesine katkı :)


6 Aralık 2014 Cumartesi

Hatay

Geçenlerde sizlere memleketimle ilgili bir yazı yazmıştım. Bu hafta sonu ikinci memleketimdeyim, eşim Hataylı ailemizi görmeye geldik. 

Bu yazıyı Hatay' dan yazıyorum.Gelmişken bildiğim kadarıyla size anlatmak istiyorum :) 

Bildiğim kadarıyla çünkü bende daha yeni öğreniyorum, gezdikçe size anlatırım :) 

İyi gezmeler :)

Hatay Türkiye'nin en önemli eski yerleşim yerlerinden biridir. Helenistik Dönem ve Roma İmparatorluğu dönemlerinde dünyanın sayılı uygarlık merkezlerinden biri olarak ün yapmıştır.Osmanlı İmparatorluğu döneminde de bir ticaret ve kültür merkezi görevi yapan Antakya bu dönemini günümüze kadar gelişerek sürdürmüş, kuruluşu Antakya' dan eski olmasına rağmen kent olarak 20. yüzyıl başlarında önem kazanan İskenderun ise 1950' li yıllardan sonra hızlı bir gelişme göstererek Türkiye' nin sayılı ticaret, sanayi ve ihracat merkezlerinden biri haline gelmiştir.
Tarihi boyunca çeşitli inançlara sahip pek çok millete ev sahipliği yapan Hatay bölgesinde çok sayıda şair, bilim adamı ve sanatçı yetişmiş, zaman içinde zengin bir kültür birikimi meydana gelmiştir. Bu birikimin izlerini, etkilerini bugün de tarihi yapılarda görmek mümkün.
Tarihi Yerler;
Habib-i Neccar Camii 
Habib-i Neccar M.S. 40 yıllarda Antakya’da yaşamış Hz. İsa’nın havarilerine inanan ve bu uğurda canını veren bir Hristiyan marangozdur...
Neccar’ın Arapça’daki kelime anlamı marangozdur. Hz. İsa’nın havarilerinden Yuhanna, Pavlos ve Şem\'un ‘a ait olduğu düşünülen mezarlar ve Habib-i Neccar mezarı  ile birlikte içerisinde Hristiyanlara ait mezarların olduğu bir camidir.
 Müslümanlarca bir evliya olarak kabul edilen Habib-I Neccar için, caminin girişindeki yazıda, “Türkiye Diyanet Vakfı’nın ansiklopedisinde “Habib-I Neccar, İslami kaynaklara göre Kur’an-I Kerim’de Yasin Süresi’nin 13-27 ayetlerinde kıssası anlatılan kişi” deniliyor.” ifadesi var.
Antakya\'nın M.S. 636 yılında Hz. Ömer\'in komutanlarından Ebu Ubeyde Bin Cerrah tarafından fethedilmesi ile birlikte inşa edilen Habib-i Neccar Camii Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde inşa edilen en eski camii olarak bilinir.
Bizans\'ın 968 yılında Antakya\'yı ele geçirmesi ile birlikte Habib-i Neccar Camii kiliseye çevrilmiştir. 1084 yılında Selçuku ordularının Kutalmışoğlu Süleyman Şah komutasında Antakya\'yı almalarından sonra tekrar camiye çevrilmiştir. Hikaye devam etmektedir. Haçlı orduları 1098 yılında Antakya\'ya ulaştıklarında cami bir kez daha kiliseye olacaktır. 170 yıl kadar kilise olarak kullanıldıktan sonra 1268 yılında Memluklularının Antakya\'ya gelmesi ile birlikte Memluk Sultanı Baybars, Habib Neccar Camisini yeniden inşa ettirmiştir.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde, 17. yüzyılda barok üslubunda minaret ve 1829 ve 1857 yılları arasındaki onarımlarda bugün de kullanılan şadırvan eklenmiştir. Habib-i Neccar Camii Türkiye Cumhuriyeti döneminde 1940 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü\'ne devredilmiştir.
Saint Pierre Kilisesi
Saint Pierre KilisesiStauris Dağı'nın batısında kayalara oyulmuş 13 metre derinliğinde, 9.5 metre genişliğinde ve 7 metre yüksekliğinde bir mağaradan oluşmaktadır. Antakya'daki ilk Hıristiyanların gizli toplantıları için kullandıkları bu mağara Hıristiyanlığın en eski kiliselerinden biri olarak kabul edilir.
İncil'in Resullerin İşleri bölümünde Barnabas'ın Tarsus'a giderek Pavlos'u Antakya'ya getirdiği, Antakya'da bir yıl birlikte çalışarak Hıristiyanlığı yaydıkları ve bu dine inananlara 'Hıristiyan' adının verilmesinin Antakya'da gerçekleştiği bilinmektedir. Bu bilgilere ek olarak Pavlos'un Galatyalılara yazdığı mektupta Antakya'ya gelen Petrusile Hıristiyanlığın o günkü durumunu tartıştığını belirtmektedir. Hıristiyan geleneği Petrus'u Antakya Kilisesi'nin kurucusu ve burada oluşan Hıristiyan topluluğun ilk başpapazı olarak kabul etmiştir.
Hatay Arkeoloji Müzesi
Hatay Arkeoloji Müzesi ya da Antakya Arkeoloji Müzesi, antik döneme ait eserlerin sergilendiği bir sanat müzesidir. Hatay'ın merkez ilçelerinden Antakya'da bulunmaktadır. Dünyanın en büyük mozaik müzesidir ve dünyanın en geniş mozaik eser koleksiyonuna sahiptir. Müzede sergilenen eserlerin çoğunluğu Antakya'nın Roma dönemine ait mozaiklerden oluşmaktadır. Bu eserlerin çoğunluğu, 1932-1939 yılları arasında yapılan kazı çalışmaları sonucu keşfedilmiştir.






Kaynakça
http://tr.wikipedia.org/